Atmosfer

Atmosferimiz 10.000 km yukarıya kadar devam ediyor. Atmosferi, %78’i azot, %21’i oksijen ve %1’ini diğer gazlar oluşturur. İçinde bulundurduğu bu gazlar “Neden dünya ısınıyor?” sorusuna birinci elden cevap verebilir.

Güneş’ten Dünya’ya ortalama 342 W/m2 enerji gelir. Enerjinin %30’u kızılötesi ışıma olarak uzaya geri yansırken kalan %70’i Dünya tarafından emilir. Dünyanın güneşten aldığı enerji ile Dünyanın uzaya yansıttığı enerji birbirine eşit değilse Dünyamız ya ısınır yada soğur.Başlıca sera etkisine sebep olan gazlar; %36-70 Su buharı, %9-26 Karbondioksit, %4-9 Metan, %3-7 Ozon’ dur. Endüstri devrimi sonrasında insanlar tarafından atmosfere salınan sera gazlarından en fazla karşılaştığımız CO2’dir. Yani, atmosferde bulunan gazların miktarı arttıkça Dünya’nın uzaya geri yansıttığı enerji azalacak ve Dünya ısınacaktır. Sera etkisinin ortalama sıcaklığı yükseltmesi yağış rejimlerini de değiştirmektedir. 

Dünya ısındıkça aşırı iklim olaylarının ve iklim krizinin etkilerini daha çok hissetmeye başlayacağız. Bunu önlemek için Paris Anlaşması ile ülkeler dünyanın ortalama sıcaklığını 2 derecenin altında tutmak için sera gazı salımlarını azaltıp, bu yüzyılın ortalarında karbon-nötr bir ekonomiye geçmek için anlaştı. 

Küresel ısınmaya sebep olacak kadar artan sera gazı salımlarının başlıca kaynağı insan faaliyetleridir. Fosil yakıt kullanımı, başta karbondioksit olmak üzere çeşitli karbon formlarının salımına sebep olur. Fosil yakıtların kullanımı aynı zamanda hava kirliliğine ve dolayısıyla solunum yolu rahatsızlıklarına da sebep olabilir.

Ozon her ne kadar bir sera gazı da olsa, aynı zamanda dünyadaki yaşam için varlığı oldukça kritiktir. Ozon’ un %90’ı stratosferde bulunur. Bu katmanda, güneşin zararlı UV radyasyonlarını filtreler. Bilim insanları 1970’li yıllarda ozon katmanının inceldiğini fark ettiler. Bu durumun sebebi, kloroflorokarbonlar (CFC) ve diazot monoksit gibi gazlar. CFC güneş ışınlarıyla beraber atmosfere karışıp, ozon moleküllerinin bağlarını birbirinden ayırıyor. Bu durumun sonucunda da ozon tabakası delinmesi kaçınılmaz oluyor. Montreal Protokolü’nden önce CFC soğutucu, çözücü, itici gazlar ve köpük şişirici maddelerin içinde sık sık rastlanıyordu. 1980 yılında ülkeler bu kimyasalları Ozon tabakasını korumak için kullanmama kararı aldı. 

İklim krizinin potansiyel 3 devrilme noktasından ikisi, atmosferle ilgilidir. Dünyanın en büyük iki doğal karbon yutakları; okyanus ve topraklardır. Potansiyel devrilme noktası senaryolarından biri, ormanların depoladığı karbondioksiti atmosfere bırakmasıdır. Diğeriyse, ısınma hızlanırsa okyanus sirkülasyon sisteminin devre dışı kalmasıdır. 

 

REFERANSLAR

  1. European Commission. (t.y.). Protection of the ozone layer
  2. Hananina, J., Stenhouse, K., & Donev, J. (2016). Anthropogenic carbon emissions. Energy education. 
  3. National Geographic. (t.y.). Atmosphere
  4. Pearce, F. (2019). As climate change worsens, a cascade of tipping points looms. Yale Environment 360. 
  5. SCIED. (t.y.). The greenhouse effect. Center for Science Education
  6. UNCC. (2018-a). World needs to prepare for extreme weather even if Paris goals are met. United Nations Climate Change.
  7. UNCC. (2018-b).The Paris Agreement.
  8. Union of Concerned Scientists. (2017). Is there a connection between the ozone hole and global warming?.